Anıtın Tarihçesi
Cumhuriyet’in ilanından sonra İstanbul, Avrupa ülkelerinde sık sık karşımıza çıkan ulusal değere sahip bir anıtın yükseldiği, törenlerin yapılabileceği büyük bir meydana sahip değildi. Kente yurt dışından önemli bir devlet adamı geldiğinde bu eksiklik fazlası ile hissedilmekteydi. Sonunda kamuoyunda bu durum hakkında fikirler sunulmaya başlandı. Anıt yapımına karar verildikten sonra nereye yapılacağı hakkında fikirlerin sunulmasının ardından ilk olarak Beyazıt Meydanı düşünüldü. Fakat gerek hemen yanında 400 yıllık cami ve medresesi gerekse bu bölgenin tarihi atmosferinin buna elverişli olmadığı konusunda hemfikir olundu.
Devlete ve topluma yeni bir hava getirmek isteyen Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet Anıtını yerleştirmek için şehrin eski kısmından biraz uzak bir yer olan, modern kesimin uzun süredir iskân ettiği Taksim Kavşağı’nı seçti.
1 Aralık 1926 günü karar alınıp çalışmalara başlandı. Milli Mücadelenin yaralarını yeni yeni saran Genç Cumhuriyet, daha acil ihtiyaçlar dururken böylesi görkemli bir anıta ayıracak yeterli parayı devlet bütçesinden değil şirketlerden, bankalardan, halktan ve diğer kuruluşlardan toplanacak parayla yaptırmaya karar verdi.
Yapılan duyurulardan sonra devlet yetkisindeki özel görevliler, makbuzlar ile kapı kapı dolaşıp bağış toplamaya başladı. Cumhuriyetin ilk yıllarında tüccar ve esnafın çok büyük bir kısmını gayrimüslimler oluşturmaktaydı. Bu nedenle anıtın yapımına en fazla katkıda bulunanlar da onlar oldu. Bankalar, büyük firmalar, tüccar ve esnaf da bağışta bulundu.
14. Yüzyılda heykel yapımı Avrupa’da çok yaygınken Osmanlı’da ancak 16. Yüzyılın sonuna doğru kendini göstermeye başladı. Abdülaziz, Avrupa seyahati sırasında gördüğü heykellerden çok etkilendi ve İstanbul’a döndüğünde İngiltere’nin önemli heykeltıraşlarından Charles F. Fuller’e heykelini yaptırdı.
Taksim Cumhuriyet Anıtı heykelini yapma görevi ise daha önceden de ülkemize gelip yarışmaya katılan, sonrasında Mustafa Kemal Atatürk’ün büstünü ve at üstünde tunç heykelini yapan, döneminin en önemli heykeltıraşlarından Pietro Canonica’ya verildi. Anıt ve çevre düzeni ise daha sonraki dönemde Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın önemli temsilcilerinden olan Giulio Mongeri tarafından yapıldı.
Milli Mücadeleyi ve Cumhuriyeti sembolize eden yapıt ilk olarak yalnızca Mustafa Kemal Atatürk’ün heykelinin yapımı olarak düşünüldü. Fakat Canonica, Atatürk’ün yanı sıra hem Milli Mücadeleyi hem de Cumhuriyetin kuruluşunu da simgeleyen bir anıt olmasını söyledi. Aynı zamanda anıtın büyük ve güzel bir havuz üzerinde olmasını ve çeşmelerden akan suyun kurnalardan taşarak havuza yayılması gibi bir çevre düzenlemesinin olmasını da raporuna ekledi. Sunduğu rapor ve maket onaylandığında ise bugün gördüğümüz biçimiyle anıtın yapımına başlandı.
Aynı zamanda günümüz ismiyle Mimar Sinan Üniversitesi’nde de öğrenciler arasında bir yarışma düzenlendi. Yarışmayı kazanan Sabiha Ziya bazı kesimler tarafından uygun görülmese de devlet tarafından İtalya’ya, Canonica’nın yanına anıtın yapımında yardımcı olmak üzere gönderildi. Hadi Bara da ona eşlik etti.
Canonica’nın hazırladığı proje neticesinde anıt bir buçuk senede tamamlandı ve İstanbul’a getirilerek yirmi üç günde Taksim’e yerleştirildi. Anıtın içine oturacağı havuz ise mali sıkıntılar nedeniyle inşa edilemedi. Taksim Cumhuriyet Anıtı, havuzsuz ve çevresi düzenlenmemiş bir halde, 8 Ağustos 1928 günü yapılan törenle, Kazım Özalp tarafından otuz bin kişi eşliğinde İstiklal Marşı ile açıldı.
Heykeller ve İmgeler
Anıtın bir yüzü Milli Mücadeleyi, diğer yüzü Cumhuriyet Dönemini simgelemektedir. Anıtın Milli Mücadeleyi anlatan yüzünde Mustafa Kemal Atatürk askerlerinin önünde görülmektedir. Diğer yüzünde ise sivil giysileri içinde Mustafa Kemal Atatürk yanında İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak, hemen arkalarında askerler ve halk ile birlikte Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sini simgelenmektedir.
Milli Mücadele döneminde Rusya’nın yaptığı silah, cephane, para, altın, kısaca maddi ve manevi her türlü yardıma duyduğu minnettarlığın bir ifadesi olarak, iki Sovyet generaline de anıt da yer verildi. Bunlar General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov’dur.
Son olarak da anıtın doğu-batı tarafında ki kadın portreleri bulunmaktadır. Doğu bölümünde yüzü peçeli mutsuz bir kadın yer alırken, batı bölümünde gökyüzüne bakan ve yüzü gülmekte olan mutlu bir kadın portresi yer almaktadır.