Pek çok uygarlığa ait eserleri içinde barındıran İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin, Yunan ve Roma Uygarlıklarından günümüze gelen sanat eserlerini inceliyoruz.
1. Orpheus/Orpheos Heykeli, IV. yüzyılın ikinci yarısı
Mitolojik karakter olarak karşımıza çıkan Orpheus zamanla bir ekol haline gelmiş ve Hıristiyan sanatında İsa ile ilişkilendirilmiştir. Bunun kökenine inecek olursak yaşadığı dönemde tüm hayvanları çaldığı çeşitli müzik aletleriyle ehlileştiren Orpheus, sevgilisini bir yılanın ısırması ile kaybeder ve yaşadığı derin üzüntüden dolayı ona yeraltı dünyasına gidip sevgilisini getirme şansı tanınır. Fakat talihsizliklerle sonuçlanan bu deneyimde sevgilisine kavuşmuşken tekrar onu kaybeden Orpheus, kendini yalnızca erkeklere vaaz vermek için adar. Bu kendini adayışından dolayı İsa ile ilişkilendirilen Orpheus bazı eserlerde İyi Çoban İsa heykellerine benzer betimlemelerle karşımıza çıkmaktadır.
Heykele bakacak olursak Orpheus oturur halde ve yanında bir hayvan ile betimlenmiştir. Burada hayvanın onun atribüsü olarak karşımıza çıktığını söylemek mümkündür. Elbisesinin detayları incelikle işlenmek yerine birkaç aynı hizada çizik olarak yapılmıştır. Bu durum yapılmış olduğu yöredeki zanaatkarların becerisinden kaynaklı bu şekildedir. Roma sanatında bu yüzyıllarda klasik olarak görülen yüz ve saç çizimi ile betimleme tamamlanmıştır.
2. Artemis Heykeli, Roma Dönemi, M.Ö. II. yy
Mitolojide Tanrılar Tanrısı Zeus ile Leto’nun kızı, Apollo’nun ise ikiz kardeşi olarak karşımıza çıkan Artemis av, ay ve orman tanrıçasıdır. Ona verilen bu sıfatlara bakacak olursak aslında kızdan çok erkeğe verilmeye eğilimli bu nitelikler heykeldeki duruşuyla dahi tasvir edilmiştir. Bir kolunu sütuna, diğer kolunu ise kalçasına dayamış heykelin duruşu Roma sanatında kadın duruşlarından çok bir erkeğin duruşuna benzerlik göstermektedir. Kıyafetinin detaylarına bakacak olursak incelikli bir bezeme dikkat çekmektedir. Öyle ki kıyafetinin kumaş ya da tülün her detayı en ufak ayrıntısına kadar heykelde karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda heykelin o dönem sanat merkezi olarak karşımıza çıkan Konstantinopolis’te yapılmış olduğunu söylemek mümkündür.
3. Marsyas Heykeli, M.Ö. III. yüzyıl
Mitolojide en iyi müzik aletleri çalan tanrı Apollo ile kıyaslanması ve cezalandırılmasıyla bilinen Marsyas’ın heykeli anatomi açısından oldukça detaylı betimlenmiştir. İkisi de çok iyi müzik aletleri kullanan Apollo ve Marsyas sürekli kıyaslanmaktadır ve bu duruma son vermek isteyen Apollo bir jüri toplar. Krallardan oluşan üç kişilik jüri her ikisini de dinler ve jüriden Kral Midas hariç diğerleri Apollo’dan korktukları için Apollo’yu seçerler. Apollo, Midas’ın kulaklarını eşek kulaklarına çevirir ve Marsyas’ın ise derisinin bir mağarada canlı iken yüzülmesini ister. Marsyas’ın derisini yüzüldüğü mağaradan ise yüzyıllar boyunca bir müzik aleti sesi geldiğine inanılmaktadır. İşte bu heykelde tam olarak Marsyas’ın cezalandırıldıktan sonraki halini görmekteyiz. Bu anlamda görünen kemikleri ve anatomisi itibariyle derinin yüzülmüş hali oldukça detaycı şekilde yapılmıştır.
4. Nehir Tanrısı Okeanos’un Heykeli, M.S. II. yüzyıl
Uranos ile Gaia’nın çocukları olan nehir tanrısı Okeanos tam olarak atribüleriyle klasik Roma heykellerine uygun şekilde karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki kayalıklarla uzanmış ve bir kolunu testiye dayamış şekilde gösterilen Tanrı anatomik yapısı ve kıvırcık saçları itibariyle klasik Tanrı betimlerine uymaktadır. Belden aşağısını kapamakta olan tülün ayrıntıları heykelde başarılı şekilde verilmiştir.
5. Kadın Ozan Sappho’nun Başı
Tarihte ilk kadın şairlerden biri olarak bilinen Sappho’nun portre özellikli heykelidir. M.Ö. yedinci yüzyılda yaşamış olan Sappho, şiirleriyle dikkat çekmiş ve ilerleyen dönemlerde Platon gibi pek çok düşünürün övgülerle bahsettiği bir kadın yazar olarak karşımıza çıkmıştır. Heykeline bakacak olursak burada başındaki detaydan anladığımız gibi aristokrat havası verilmek istenen şekilde yapılmış bir eserdir. Yüz hatları ve gözlerdeki durgunluk klasik Roma sanatında olduğu gibidir.