Yüreklerindeki ”keşfetme arzularını” keşfetmek ile başlamıştı arayışları. Mavi ve yeşilin özüne inip kaybolmak için çıktıkları yolda kendini bulan insan bir süre sonra tarihi keşfetti.
İnsanın tarihi,sanatın tarihi ve de tarihin tarihi..
Arkeologlar keşfetme arzularını doruklarda yaşayan insanlardır. Yeni bir ülke, yeni bir kültür, yeni bir dil onları heycanlandırır. Bitki örtüsünün iklim ile ilişkisini kıskanır, kalemlerinin mürekkebi ile o kültürü gelecek kuşaklara aktarmaya çalışırlar lakin keşfetmek, sevdalanmak gibi heycanlandırırken acı da çektirir.
Malalarını, fırçalarını, pusulalarını ve kitaplarını çantalarına atıp kavruk güneşin altında ellerinde su mataraları ile yola koyulan arkeologların yolları engebeli, zihinleri ise düşüncelidir. Tıpkı bir doktorun hastasına doğru teşhis koymaya çalışırken gösterdiği hassasiyeti onlar toprak ile konuşurken gösterirler. Malumunuz ameliyata giren bir doktor diyemez ki ” Ben bu organların işlevini bilmiyorum.” Arkeologlar da geçmişte yaşamış bütün medeniyetlerin tarihini, kültürünü ve neler yaptıklarını bilmelidirler ki yapmış oldukları keşifler üflenildiğinde uçan polenlere benzemesin.
Toprak altından yahut su altından eski çağlara ait eserleri çıkartmakla da bitmez işleri, buldukları eserleri öncelikle güzelce temizlerler. Bu eserler bazen çağlar öncesine ait bir kadının tokası olurken bazen de bir çocuğa ait küçük bir oyuncak olabilir. Kim bilir belki de bir gladyatöre ait kılıç bulurken hemen yanında birine ait iskelet belirir. Side kazılarında çıktığı gibi antik döneme ait içi sikke dolu bir kumbara da bulabilirsiniz bu yolculukta. Akabinde temizledikleri eserlerin konservasyon, bakım onarım ve restorasyanlarının aslına uygun olarak yapılmasını sağlayan arkeologlar Homeros’tan Strabon’a; Theseus’dan Solon’a; Augustus’dan XI. Konstantin’e birçok arkadaş edinip çevrelerini de genişletmişlerdir.
Takıldıkları tiyatrolar, agoralar ve gymnasiumlar vardır. Sadece 21. yy’da yaşayan öğrencilerin mi eğitim aldıkları yerlerdeki sıraların üzerine isimlerini yazdıklarını düşünürsünüz ? M.Ö 4. yy. Priene Gymnasium’unda da dönemin öğrencileri duvarlara birbirlerinin isimlerini yazarak benliklerini M.S 21.yy’a taşımışlardır.
Ofislerinin tavanı mavi gökyüzü olan arkeologlar bu aralar yeni keşiflerin peşindeler,peşlerine takılın! 🙂