Hipodrom’un Hikayesi ve Yıllara Meydan Okuyan Anıtları
Roma İmparatorluğu döneminde halkın en büyük eğlencesi olan ve günümüzün futbolu kadar takipçisi ve rekabet ortamı olan bir spordu atlı araba yarışları.
Bunun en büyük nedeni de eski dönemlerden kalan tek spor olması ve diğer sporların (vahşi hayvan dövüşleri ve gladyatör oyunları) eski çekiciliğini yitirmesiydi.
Konstantinopolis’in en önemli yerinde, şehrin göbeğinde Septimius Severus (193-211) tarafından yapımına başlanan ve 100 yıla yakın bir süre sonra Büyük Konstantin tarafından tamamlanan hipodrom, bu atlı araba yarışlarını düzenlemek amacıyla yapılmıştı.
Hipodromun uzunluğu 400 metreye yakınken genişliği ise 73-79 metre arasında idi. Kapasitesi de 30.000 kişiyi bağrına basacak kadar büyüktü.
Hipodrom.
Hipodrom her zaman eğlence ve spor amaçlı kullanılmamıştı. Bazen imparatorlar kazandıkları zaferlerin kutlamalarını burada yapar ve halkını burada selamlardı. İdama götürülecek kişiler burada infaz edilirken aynı zaman hipodrom çok sayıda isyanın da ana mekanı olmuştur. Bunlardan en bilineni ise 532 yılındaki Nika Ayaklanması olmuştur. Justinian’ın askerleri burada 30.000’den fazla kişiyi öldürmüşlerdi.
Atlı araba yarışları Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla ve bu yarışların aynı zamanda çok para gerektiren bir uğraş olması sebebiyle giderek önemini kaybetmişti. 6.yy’ın sonlarında ise hipodromda yılda yalnızca birkaç yarış yapılmıştı.
1204 yılındaki Latin İstilası’ndan hemen önce Bizanslılar hipodromu amatör dövüş turnuvalarını gerçekleştirmek amacıyla kullanıyorlardı. Ardından gelişen Latin akınları ve istila ile birlikte hipodromdaki birçok anıt paramparça edildi ve hipodrom harabe bir haldeydi. Bizanslılar şehri geri aldıklarında da araba yarışları bir daha eskisi gibi rağbet görmedi.
Makratçı Nasuh’un çizimlerinden biri. (16.yy)
Onofrio Panvinio’nun İstanbul gravürü. (16.yy)
Hipodromun ana bölümleri
Carceres: Araba yarışçılarının yarışa başlamak için pozisyon aldıkları başlangıç bölmeleridir. Burası anıtsal büyüklükte olan ve hem sağda hem de solda bulunan iki kuleye sahiptir. Ortasındaki ana giriş kapısının üzerinde 4 atlı araba ve sürücüsü heykeli mevcuttu. Ancak bu heykel Latin istilası sırasında yerinden sökülerek Venedik’teki San Marco Kilisesi’nin girişinin üzerine konulmuştur.
Carceres.
Kathisma: İmparator ailesi ve korumaları düzenlenen yarışları Büyük Saray’a da bağlanan bu özel locada seyrederlerdi. İmparator yarışları buradan başlatır ve halkı buradan selamlardı.
Kathisma.
Hakem Locası (Tribunalion): Kathisma’nın hemen karşısında bulunan ve yarışın bitiş çizgisini net görebilecek bir konumdaki hakem odasıydı.
Sphendone: Hipodromun giriş kapısı olan Carceres’in tam karşısında ve yarışçıların dönüşlerini gerçekleştirebilmesi için kavisli bir biçimde oluşturulan tribündü. Aynı zamanda 2.katında bir galerisi mevcuttu.
Sphedone.
Spina: Araba yarışlarının yapıldığı alanı ve hipodromu ikiye bölen uzun bir duvardı. Üzerinde belirli anlamlar ifade eden birçok heykel ve anıt bulunmaktaydı.
Spina.
Spina Üstündeki Anıtlar
Dikilitaş: 4.yy’da Roma İmparatoru l. Theodosius tarafından Mısır’dan getirilen bu sütun Spina üzerine merkezi bir pozisyonda olacak şekilde yerleştirilmişti. Sütun esas olarak III. Thutmosis tarafından M.Ö 15.yy’da granitten yapılmış ve Karnak Tapınağı’na dikilmiştir.
Sütunun orijinal yüksekliği 30 metre iken, taşıma esnasında bir kısmının kırıldığı düşünülmektedir. Bugünki yüksekliği yaklaşık 18 metredir.
Sütunun üzerindeki metinlerde tanrı Amon-Ra’ya sunulan adaklar, firavunun adaleti ve tanrıyı ve firavunu öven yazılar bulunmaktadır.
Kaidesinin dört yüzünde ise l. Theodosius dönemi betimlemeleri, imparatorun kathismada otururken betimlenmesi ve taşın dikilmesinin anlatıldığı betimlemeler vardır.
Dikilitaş.
Yılanlı Sütun: Birbirine dolanmış 3 yılandan ve üzerinde Delphoi’den geldiği varsayılan 3 ayaklı bir kazan bulunduğu varsayılan bu sütun M.Ö 5.yy’da yapılmıştır. Persleri yenen Yunanlılar elde ettikleri ganimetleri eriterek bu sütunu oluşturmuşlardır. Yapımı tamamlandıktan sonra Delphoi’deki Apollon Tapınağı’na dikilmiştir. 4.yy’da Konstantin tarafından başkente getirtilip hipodromdaki spina üzerine dikilmiştir. Orijinal boyu 8 metre iken günümüze 5 metrelik bir kısmı ulaşmıştır. Üzerindeki yılan başları günümüzde mevcut değilken, bir yılan başı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Yılanlı sütun.
Örme Obelisk: 9.Konstantin tarafından 10.yy’da bulunduğu yere dikilmiştir. 32 metre yüksekliğindeydi ve üzerinde tunç levhalar bulunmaktaydı. Latin istilası sırasında üzerindeki levhalar sökülüp eritilerek zarar görmüştür.
Örme Obelisk.