Barok deyimi ilk defa Fransa’da, Barok döneminin sonunda 18.yüzyıl, İspanyolca “şekilsiz inci” anlamındaki Barocco sözcüğünden alınarak kullanılmıştır.Barok çağı 17. ve 18. yüzyıllarda Alman ve Avusturya mimarisinde ortaya çıkan göz alıcı yeni ve hareketli üslubun önce bu ülkelerde olmak üzere müzik alanında da yaygınlaşmasıdır.Bu çağın özelliği ayrıntılara inen, görkemli ve süslü, ağır başlı bir stili yansıtmaktadır.15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyıl Pre-Barok (Barok öncesi) veya Rönesans müziği şeklinde de adlandırılır.18 yüzyıl ortalarında J.S. Bach ölümünden sonraki dönemde görülen daha hafif tarzda Post-Barok (Geç Barok) veya Rococo stili denir.
Bu akımın etkisiyle denenen yeni yollar önemli değişimleri de beraberinde getirdi.Yüzyılın sonunda kilise modları önemini yitirerek yerini majör ve minör tonlara bıraktı.Bu dönemde modern armoni bilgisinin temelleri atıldı ve yaylı sazlar geliştirildi, opera doğdu.
Opera, İtalya’nın Floransa kentinde Kont Giovanni Bardi’nin (1534-1612) sarayında camerata adı altında toplanan yazar, besteci ve şarkıcı grubunun Yunan trajedilerinin yayınlığını müzikle yeniden canlandırma çalışmalarıyla ortaya çıktı. Kont Bardi’nin sarayında oynanan ilk operalarda recitatif (konuşur gibi), aria (şarkı) ve bazen de koroya yer verildi. Bu dönemde çalgı topluluklarının vazgeçilmezi olan klavsen partisi şifreli bas şeklinde yazılır ve basso continuo sürekli eşlik halinde çalınırdı. Klavsen, şifreli bası dilediği gibi yorumlayabilir ve bazı enstrümanlar kısa sololarıyla ara müzikleri yaparlardı.
Barok çağının başlangıcında İtalyan besteci Claudio Monteverdi (1567-1643) ilk önemli opera bestecisidir. Monteverdi’nin dramatizmi aktarmak için yaptığı ilk değişiklik tremolo ve pizzicato çalışı denemek olmuştur. Enstrümanları ese tınılarına göre kullanarak değişik renkler yaratmış ve armonide yenilikler yapmıştır.
Oratoryonun doğuşu da yine bu dönemde oldu. Bu tür, adını ilk seslendirildiği yer olan ”oratori”den almıştır. Orotori Roma’daki “Santa Maria’in Vallicella” kilisesinde din adamlarının dua ve toplantı salonlarının adıydı.
İlk operalar İtalyan asillerinin evlerinde oynanırdı. Operanın halka açılarak temsiller vermesi ilk kez 1637 yılında Venedik’te oldu. Peri , Caccini, Emillio del Cavalieri İtalyan operasının öncüleriydi.
17. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başında operanın merkezi artık Napoli’ydi. Napoli ekolünün kurucusu olan Alessandro Scarlatti, 125 opera, oratoryoları ve çalgısal eserleriyle yüzyılın sonunda en beğenilen opera bestecisiydi. Almanya’da Heinrich Schütz (1585-1672), İtalyan operasını örnek alarak opera dışında kantat, passion oratoryo gibi vokal müzik türlerinde eserler besteledi.
Jean Baptiste Lully (1632-687)
Opera daha sonra Fransa’da yayıldı. Aslen Floransalı olan Jean Baptiste Lully Fransız vatandaşlığına geçerek önce bale müziği yazdı, daha sonra ise operada kendine özgü bir stil yarattı. Alsette, Thesee, Armideet Renaud, Acis et Galatee gibi operalarıyla tanındı. Bale müziğinde bourree, gavotte ve gigue gibi hızlı dasları kullandı.Operalarında İtalyan Uvertürü’nden farklı olan Fransız Uvertürünü kullandı. Fransız Uvertürü noktalı ritimden oluşan ağır bir başlangıç ile ağır-hızlı (füglü)-ağır şeklindeydi.
Aynı dönemde müzik enstrümanlarının yapımındaki gelişmeler orkestrayı güçlendirdi, bu da dolaylı olarak operayı destekledi. Daha kullanışlı hale gelen, ses tonu artan, ses alanı genişleyen enstrümanlar için solist partileri yazılmaya başlandı. Keman yapımı Amati, Guarneri ve Stradivari gibi ustaların elinde bugün dahi geçilmeyen mükemmeliyete ulaştı. İtalya’ da ilk büyük kemancı, öğretmen ve besteci Arcangelo Corelli yetişti. Bestecinin sayısı altmışı bulan klavsen eşlikli iki keman ve çello için üçlü sonatları ile 12 Concerto Grosso günümüzde sık çalınan yapıtlardır. Noel konçertosu en tanınmış olanıdır.Bu yıllarda keman tekniğine getirilen yenilikler ve gelişmelerden sonra, keman orkestranın temel sazı oldu.
Henry Purcell (1659-1695)
Tüm yaşamını Londra’da geçiren Purcell Westminstter Kilisesi’nin orgcusu ve kraliyet kilisesinin üyesiydi. Müzik yaşamına çocuk korosuna girerek başlayan Purcell 1683’t saray besteciliğine getirildi. Shakespeare’in ikinci Richard, Atinalı Timon, Bir Yaz Gecesi Rüyası ve Fırtına gibi oyunlarına sahne müzikleri yazdı. Kısa operası Dido and Aeneas’ı yatılı kız okulu korosu için besteledi. Çok sesli şarkıları, çalgı müziği ile Purcell İngiliz müziğinde büyük bir yükseliş olarak görür. 200 yıl kadar da İngiltere’nin en önemli bestecisi olma unvanını korudu.
François Couperın (1668-1733)
müzisyen bir aileden gelen Fransız besteci ilk müzik eğitimini 11 yaşında kaybettiği babasından aldı. Müzik kuramı, org ve klavsen dersleri alarak yetişti. 18 yaşında Paris’teki Saint Gervais Kilisesi’nin orgcusu oldu. 1693’te XIV. Louis’in Kraliyet Kilisesi’nin orgculuğu ve daha sonra saray oda orkestrasının klavsenciliği görevlerini üstlendi. Gelişmekte olan klavsen için yazdığı ordres adıyla tanımladığı süitleri ve program müziğini anımsatan başlıklar verdiği, sayıları 254’ü bulan klavsen parçalarıyla ünlendi. Bunlar müzikle uyumlu hayal gücüne yönelik olan Kelebekler, Küçük Yel Değirmenleri gibi sevimli başlıklardı.
Jean Philippe Rameau (1683-1764)
Fransız besteci ve müzik kuramcısıdır. Dijon’da doğan bestecinin babası aynı kentte St. Etienne Kilisesi’nin orgcusuydu. Çocuk yaşta klavsen çalmayı öğrendi, eğitimine papaz okulunda devam etti. Müziğe olan ilgisini gören babası 18 yaşında onu Milano’ya gönderdi. Fakat Rameau, bir yıl sonra memnun kalmadığı İtalya’dan geri döndü. Fransa’da gezgin opera orkestralarında kemancılık ve daha sonra kiliselerde orgculuk yaptı. 1706’da 23 yaşında Paris’te ilk kitabı Livre de peieces de clavecin “klavsen parçaları” yayımlandı. 1722’de çağında devrim yaratan ünlü Traite de l’Harmonie “Armoni İncelemesi” kitabını yazdı. Rameau akorların üçlü aralıklardan oluştuğuna, çevrimleri halinde fonksiyonlarının değişmediğine ve temel bas ilkesine kuramsal kitabında açıklık getirdi. Konsonans ve Disonans kombinasyonlara rağmen kök akorların sayısı sınırlandı. XV. Louis’in saray besteciliğine getirildi. Sahnede koroya önem verdi. İfadeli ezgileri, zengin armonisi, orijinal orkestrasyonu yanında arya ve reçitatiflerde gereksiz süslemeleri kaldırarak metne bağlı kaldı. Fransız stilindeki uvertürde operadan tema parçaları kullanarak eserin bütünlüğünü sağladı. 1733’te 50 yaşında bestelediği Hippolyte et Aricie Paris’te sahnelenerek büyük yankı uyandırdı. Les İndes Gallantens balesi gibi en bilinen eserlerinden sonra 26 opera daha yazdı.
Georg Philipp Telemann (1681-1767)
Alman besteci, orgcu ve koro şefi Telemann 18. yüzyıl Hamburg okulunun en önemli bestecilerinden biri olarak kabul edilir.14 Mart 1681’de Magdeburg’da doğan Telemann 4 yaşında öksüz kaldı. 12 yaşında ilk operasını yazdı.Müzikte Lully ve Campra’nın yapıtlarını inceleyerek kendi kendini yetiştirdi.Leipzig orgcusu olduğu 1702’den sonra J. Kuhnau’nun kantoru olduğu Thomas Kilisesi ve Leipzig operası için birçok eser yazdı. 1704’te Collegium Musicum adı altında kurduğu gençlerden oluşan müzik topluluğuyla halk önünde verilen ilk konserleri gerçekleitirdi. 1721’de Hamburg’un 5 önemli kilisesinin müzik direktörlüğüne tayin edilirdi. Telemann 44 passion, 35 oratoryo, 40 opera, 600’e yakın orkestra eseri,süitler,uvertürler, 4 senfoni, solo çalgılar için 47 konçerto, trio sonatları, solo sonatlar ve 100’ün üstünde şarkı besteledi. Trajik ve neşeli içeriğe sahip yapıtlarında Alman, Fransız ve İngiliz stillerini aynı düzeyde kullandı.
Domenico Scarlatti (1685-1757)
İtalyan opera bestecisi Alessandro Scarlatti’nin (1657-1725) oğlu olan Domenico Scarlatti, opera ve kantatlarından çok 600’ü bulan klavsen sonatlarıyla ünlenerek klavsen edebiyatına iz bıraktı.
Napoli’de doğan besteci 16 yaşında Napoli Sarayı’na orgcu ve besteci olarak girdi. Babasından aldığı ilk müzik eğitimini Gasparani ve Pasquini ile ilerletti. Roma’ da bulunduğu sırada operaları arasında en beğenilenleri olan Tolomeo, Amor d’un Ombra operalarını, Stabat Mater ve missa gibi dini koro eserlerini yazdı. Tek bölümlü, ikili formda yazdığı parlak ve zarif sonatlarını ilk virtüöz klavsenist unvanıyla İtalya ve İspanya’da icra ederek tanındı. Essercizi per Gravicembalo (Klavsen Çalışmaları) adını verdiği bu tek bölümlü kısa sonatların önsözünde, bu sonatların derin olmaktan çok şakacı, neşeli ve hafif bir müzik şeklinde çalınmasını istediğini, bu müziğin Napoli’deki gibi renkli ve eğlenceli yaşama benzediğini yazar. Klasik sonatın öncüsü olan Scarletti’nin sonatları modern piyano tekniğinin temeli olan arpejler, atlamalar, ellerin çapraz geçişleri ve parmak değiştirerek tekrarlanan notalar gibi teknik öğelere sahiptir. İngiltere’de dostu T. Roseingrave tarafından basılan klavsen eserleri A.Longo ve G.Pestelli tarafından yeniden düzenlenmiştir. 1720’de İspanya’ya yerleşerek Portekiz kralının kızı Maria Barbara’nın müzik öğretmeni oldu ve yaşamının sonuna kadar İspanya’da yaşadı.
Antonio Vivaldi (1678-1741)
İtalyan besteci Vivaldi aynı zamanda çağın en önde gelen kemancılarındandı. 1678 yılında Venedik’te gözlerini dünyaya açtı. Babası Giovanni Battista Vivaldi’nin gondollarda çalıştığı bilinmiyor ama, tarihler iyi bir kemancı olduğunu yazmakta. Bu yüzden okuma yazmayı öğrenmeden önce, babasından sıkı bir keman dersi aldı. Babasından aldığı keman dersi üzerine çağının müzikçilerinden Lerenzi’den öğrendiklerini de eklemiştir.
Barok çağının caddelerine müziğin temel taşlarını döşeyen bir usta… Bu ustalığından dolayı bir eli kemanının tellerinde ise, ötekisi “papaz” cübbesinin sıcaklığındadır. Sağlıksız geçen çocukluğundan dolayı ailesince papaz olmasına karar verilmiş ve saçlarının kızıl rengi nedeniyle de müziğin tarih defterlerine “kızıl papaz” olarak geçmiştir.
25 yaşında papaz olmuş ve 1740 yılına kadar Venedik’teki “Opedale della Pieta” müzik seminerinde keman öğretmeni olarak çalışmıştır. Diğer lakabı da “keman çalan kızıl papaz”dır. Bu arada babası, kemancılığın yanı sıra opera evlerinde yöneticilik yapmaktadır. O da böylece opera dünyasının kapısını aralar, üstelik hem besteci, hem yönetmen olarak.
Ölümünden bir yıl önce, sevgilisi Anna Giraud uğruna ülkesini terk edecek kadar aşka pervane… Haris kişiliği, geçimsiz karakteri yüzünden 1741 yılında sevgilisinin kenti Viyana’da ömür defterini kapatırken ardından yas tutulmayacak ve çağdaşlarının küçümsediği müziği, ölümünden yüz yıl sonra unutulmuşluğun dehlizinden J. S. Bach’ın araştırmaları sonucunda keşfedilmiştir.
26 yılda tam45 opera, 554 çalgı yapıtı, 75 sonat, 23 senfoni, 454 konçerto, 40 kutsal müzik yapıtı…
Eserlerinde Barok konçerto biçiminin gelişmesini sağladı. Vivaldi’nin keman ve yaylı çalgılar için dört konçertodan oluşan “Mevsimler” (ya da Dört Mevsim Konçertosu) isimli ünlü eseri, 1725’e doğru Amsterdam’da yayımladığı Op. 8”ll cimento dell’armonia e dell’invenzione” başlıklı 12 konçertonun ilk dördüdür. Eser Bohemyalı bir soylu olan Kont Wezel von Marzin’e adanmış ve ilk kez kontun orkestrası tarafından yorumlanmıştı. Her biri üçer bölümlük dört konçertonun el yazmaları kayboldu, bir daha da bulunamadı.
İlkbahar: İlkbahar geldi ve kuşlar onu şarkı ile karşılıyor diye yazmış Vivaldi. Birinci bölüm olan “Alegro”da kemanlar kuş seslerini taklit der. Ayrıca bir derenin şırıltısı, meltem esintisi ve bir fırtına sesi duyulur. İkinci bölüm “Largo”da, yaylılar eşliğindeki keman solo, bir çobanla köpeğinin ağaçlar altında uyuklamasını resimler. Üçüncü bölüm “Alegro”da sakin bir pastoral dans vardır.
Yaz: Vivaldi’nin yazı zaman zaman fırtınaların görüldüğü boğucu sıcak bir mevsimdir. Birinci bölüm “Alegro non Molto”da yakıcı güneş altında tembel bir atmosfer sunar. Ardından kuşların şarkılarını ve rüzgarın sesini duyarız. “Adagio” bölümünde uykulu küçük bir çoban şimşekler ve sinekler tarafından rahatsız edilir. Son bölüm olan “Presto”da fırtına çıkar. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur ve dolu tarlaları döver ve mısırları dümdüz eder.
Sonbahar: Köylüler içki içerek ve dans ederek hasadı kutlarlar. “Alegro” bölümündeki neşeli dans melodisi ünlüdür. “Larghetto” bölümünde köylüler uykuya dalar, ama bölüm bir dansala sona erer. “Adagio” herkesi tatlı bir uykuda gösterir. Final bölümü “Alegro”da müzik bir avcıyı resimler: solo keman korkmuş ev hayvanlarının paniğini anlatır. Ardından avcının teması tekrarlanır.
Kış: İlk bölüm olan “Alegro non Molto”nun başlangıcı, Vivaldi’nin şiirindeki donmuş kar ve buz gibi soğuk havayı anlatır. Solist girdiği zaman ısıran rüzgarın sesini duyarız. Yaylılar, titreyen ve ısınmak için ayaklarını yere vuran insanları resimler. İkinci bölüm “Largo”da ateşin başındaki sıcaklık ve rahatlığı hissederiz. Son bölüm “Alegro”da solist yürümeye çalışırken buzun üstünde kayan insanları anlatır. Yine soğuk rüzgar esmektedir.
Johann Sebastian Bach (1635-1750)
Bach ailesi Almanya’da 200 yıla yakın bir süreçte birkaç kuşaktan beri müzisyen yetiştiren bir aile olarak tanınır. 1618’da vefat eden büyük dede Veit Bach, Türingen’de değirmenci, aynı zamanda lavta çalan bir müzisyendi. Halı tüccarı olan oğlu ise kemancıydı. J.S. Bach’ın babası Johan Ambrosius Bach, Erfurt ve Eisenach kentlerinin müzik topluluklarında keman ve viyola çalardı. Eisenach’ta dünyaya gelen Bach 9 yaşında, bir yıl sonra da babasını kaybetti ve organist olan ağabeyi Johan Christhop’un yanına Ohrdruf’a gönderildi. İlk org ve klavsen derslerini ağabeyinden aldı.15 yaşında Lünegurg St. Micheal Kilisesi nezdindeki “Gymnasium” okulunun korosuna girdi ve Gorg Böhm’den org dersleri aldı. Okulun zengin kütüphanesinde büyük ustaların, Lully ve Couperin’in eserlerini inceledi. 1703’te Arnstadt’daki Yeni Kilisenin organisti olarak ilk org bestelerini yaptı.
1707’de 22 yaşında, kendinden 6 ay büyük kuzeni Maria Barbara ile evlenen Bach, Mühlhausen’de Blasius Kilisesi organisti oldu. Ertesi yıl sağlığında basılan tek kantatı olan Gott ist Meine König “Tanrı Benim Kralımdır” yayımlandı. 1708-1717 yıllarında Weimar’saray organistliğine yükseldi. Org için birçok koral, prelüt ve fügler yazdı. İtalyan bestecileri Albinoni ve Korelli’nin erlerini inceleyerek Vivaldi konçertolarının başka çalgılara düzenlemesini yaptı. Maria Barbara’dan olan yedi çoğundan Wilhelm Friedmann Bach ve Carl Philipp Bach ünlü besteciler oldu.
1720’de ilk eşini kaybeden Bach, bir yıl sonra saray trampetçisinin kendinden 16 yaş küçük olan kızı korist Anna Magdalena Wülken ile evlendi. Bu evliliğinden olan altısı erkek yedisi kız on üç çocuğu arasından J. Christoph Friedrich Bach ve J.Christian Bach olarak tanınan ünlü bestecilerdir. Klavsen için kolay parçaları içeren, iki defterden oluşan Das Klavierbüchein von Anna Magdanela albümünü 1722’de genç eşi için yazdı.
Prusya Kralı Büyük Frederik’in bir teması üzerine Das Musikalische Opfer’i “Müzik Sungusu”nu yazdı. Müzik tutkunu ve fülütist olan kral bir konser hazırlığı içindeyken Postdam’daki sarayı büyük Bach’ın gelişiyle konseri iptal etti ve ona bir tema verip klavsende onu çeşitleyerek çalmasını istedi. Kralın isteğini yerine getidikten sonra Bach, sarayda bulunan Gottfried Silbermann’ın yaptığı yeni piyanoları denedi. Piyanonun ses tonuna hayran olmasına rağmen, ince seslerin zayıflığını ve tuşların ağırlığını eleştirdi. Leipzing’e dönüşünde kralın temasını ele alarak değişik kontrpuan tekniklerini kullandığı on üç varyasyon yazdı.
Son eseri 1749’da yazmaya başladı ve göz rahatsızlığı nedeniyle kendisinin tamamlayamadığı, damadı J. Ch Altnikol’e dikte ettiği dev yapıtı, Die Kunst der Fuge, “füg Sanatı” füg sanatının sözlüğü niteliğindedir.
Bach, koral ve kantatlarında söz ve müzik ilişkisine çok önem verir ve metnin içeriğini vurgulayan değişik motifler üretir. Kantat no:70 Wachet, betet “Uyanın Dua Edin” kantatında Erschrecket, ihr versıtockten Sünder “Korkun Ey Nedametsiz Günahkarlar” cümlesine eşlik eden akorlarla korku atmosferi yaratır. Bach’ın dindışı kantatlarından bazıları doğayı betimler. Örneğin “Weichetnur, betrubte Schatten” (Dağılın Karamsar Gölgeler).
Bach yaşamı sırasında ünlü bir virtüoz icracı olarak tanınmasına karşın eserleri ölümünden uzun yıllar sonra gün yüzüne çıkarılarak değeri anlaşıldı. Bunlardan birçoğu kayboldu. Ancak elli yıl sonra Bethovenn, Mendelssohn, Schumann, Chopin, Lisz ve Cezar Franck’ın gayretleriyle ortaya çıkarıldığı ve büyüklüğü XXI. yüzyıla da egemen oldu.
Dini koro eserleri: 300 kadar kantat, koral ve arya; din dışı vokal eserleri, Kahve Kantatı, Köylü Kantatı ve 24 kantat, 7 motet; orkestra eserleri, 6 Branderburg Konçertosu, 4 Orkestra süiti, klavsen konçertoları, iki, üç ve dört klavsen için konçerto, keman konçertoları; oda müziği, 18 sonat, 3 partita, 6 süit; org eserleri, 500’den fazla korolu prelüd, füg, sonat, toccata, fantezi, passacaglia, kapriçyo, konçerto.
Georg Friedrich Handel (1685-1759)
23 Şubat 1685 yılında Halle’de dünyaya geldi.Babası ünlü bir cerrah, annesi Luhterci bir rahibin kızıdır. Silezya asıllı olan ailesi 1609 yılında Halle’ye yerleşmiştir. Çağının ve geçmiş yüzyılın bütün düşüncelerine açık olan bu müzik ustası ailesinin desteği ile müzik eğitimi için Halle’de Meryem Ana Kilise’nin orgcusu Wilhelm Zachau’a gönderilir. Klavye tekniğini öğrendikten sonra bestecilik dersleri alır. Bu arada Alman ve İtalyan sonatlarını inceleyecektir. 1702’de hukuk öğrenimi görmek için üniversiteye kaydını yaptırır. Aynı yıllar içinde Domkirche Kilisesinde orgculukta yapmıştır. Halle Nefesli Çalgılar Derneği için 2 obua için 6 trioyu bu dönemde yazdı. 1703’te doğduğu şehir Halle’den ayrılarak pusulasını Hamburg’a çevirir.Hamburg’da R.Keiser’in yönettiği Opera Orkestrası’na ikinci kemancı olarak kabul edilmiştir.
1705’te Johann Mattheson ile dostluğu sayesinde iki operası sahnelenir: “Almira” ve “Neron”. Operanın durumu kötüleşmeye yüz tutunca gizlice İtalya’ya geçer. Günlerini bir kentten bir başkasına yolculuklarla geçmektedir, müzik yaşamı da öyle…
Floransa’da “Rodrigo” operasını bestelemiş, bir sürü çalgı müziği, Latince mezmur ve kattata imzasını kondurmuştur. Venedik’te temsile çıkan “Agrippina” operası büyük ilgi ile karşılanır. Ardından, pek istemese de Hannover Saray Kilisesi’nin yönetmenliğini kabul eder çünkü gözü ve gönlü İngiltere’dedir.
1716’da annesinin yanında geçirdiği kısa sürede “Brockes’e Göre İncil”i tamamlar.İngiltere’ye gittikten üç yıl sonrada Chandos Dükü’nün özel kilisesini yönetmiştir. 1720’de İtalyan Operası Krallık Akademisi’nin müzik yöneticiliğine çağırılır.Akademi ortadan kalkınca da tiyatronun işletmeciliğini üstlenir. Bu tarihten sonra ömrü, yılda iki ya da üç opera yazarak geçecektir. 25 yılını İtalyanlara operyı sevdirmeye harcar. Ama sonunda, direnme gücünü yitirecek ve oratoryo türüne yönelerek sanatının zirvesine ulaşacaktır.
1726’da İngiliz uyruğuna geçer.Oratoryo türünün şanlı bayraklarından “Messih” ilk kez 1742 yılında seyirci önüne çıkar. 1750 yılının şubatında Saal ırmağının kıyılarını görmek ister. Bu Almanya’ya yapacağı son yolculuk olacaktır. Çünkü bundan sonra görme yetisini yitirir ve ömrünün son yedi yılını yalnızlık içinde ibadetle geçirir. Yaşamı boyunca hiç evlenmemiştir.
20 Nisan 1759’da Londra’da yalnızlığı kara toprakta çiçek açtığında ardında 40 opera, çeşitli çalgılar için üçlü, mezmurlar, motetler, 5 “Te Deun”, 18 anthem, kalvsen için birçok süit ve füg derlemesi, 12 org konçertosu, orkestra için 18 konçerto grosso, açık hava hava bayramları için 1 repertuar dolusu halk müziği ve epik tarzda 28 oratoryo bırakmıştır.
“İyi yemekten, iyi şaraptan, düşkünlere yardım etmekten ve değerli tablolardan hoşlanan, kalabalık Londra sokaklarında, kendi kendine konuşarak dolaşan iri yarı bir adamdı.”
Christoph Willibald von Gluck (1714-1787)
Bir ormancının oğlu olan Gluck, folklörü çok zengin bir bölgede dünyaya geldi. Şan öğrencisi olarak devam ettiği okuldan klavsen, org ve keman dersleri de aldı. İtalya’daki öğrenimi sırasında besteciliğe yöneldi. Viyana ve Londra’da ün yapan besteciye İtalya’da Papalığın “Altın mahmuz” nişanı ile şövalyelik asalet unvanı verildi.
Gluck, önceleri İtalyan operasının etkisinde kaldı. O zaman arya bolluğuna boğulan İtalya operalarında esas amaç güzel söylenen şarkılardı. Dram ve sahne tesirleri düşünülmezdi. Operaların oynanmasında ve sahne düzeninde sanatçıların türlü kaprisleri ön planda gelir, bunlar bazen eserlerde bile değişiklik yaparlardı.
Gluck, yazdığı eserlerde dram ve sahne etkilerini ön plana alarak müzikli dramı meydana getirmiş, çetin uğraşmalar sonucunda operaların oynanmasındaki aksaklığı gidererek, operya yeni bir düzen vermiştir.
Bu gün ulaşabildiğimiz 12 opera, 2 bale müziği, 6 sonat ve 9 senfoni yazmıştır.
Sonuç olarak Barok müziği, İtalya’da gelişip büyük bir hızla her yere yayılan sahne müziğinin icabı olarak, yerini eski çok-seslilik almıştır. Bu çağda sahne müziğinin yanında ve onun etkisi altında konser müziği de gelişmiştir. Halk danslarının sıralanması ile “süit” denilen ilk büyük saz müziği şekli eski konçerto, uvertür ve sonat formları meydana gelmiştir. Bu gelişmenin sonucu olarak yaylı sazlar yapıcılığı da en yüksek noktasına ulaşmış, Amati ve Stradivarius gibi daha ustalar yetişmiştir. İtalyanların öncülük ettiği bu çağ, nihayet Alman bestecileri olan Bach ve Handel’in elinde en yüksek noktasına ulaşmıştır.
“Bir toplumun müziği bozuldu mu, o toplumda pek çok şey bozulmuş demektir.”
Kong Qiu
Öneri Listesi
Claudio Monteverdi – Duo Seraphim
Claudio Monteverdi – Magnificat
Claudio Monteverdi – L’Orfeo
Heinrich Schütz – Die mit Tränen säen (SWV 378)
Heinrich Schütz – Also hat Gott die Welt geliebt (SWV 380)
Alessandro Scarlatti – Toccata for harpsichord in G minor
Alessandro Scarlatti – Concerto Grosso No. 1 in F Minor
Alessandro Scarlatti – Sento nel core
Jean-Baptiste Lully – Marche pour la cérémonie des Turcs
Jean-Baptiste Lully – Les Folies d’Espagne
Jean-Baptiste Lully – Armide – Passacaille
Jean Baptiste Lully- Isis Ouverture
Henry Purcell – The Fairy Queen – If love’s a sweet passion
Henry Purcell-Rondeau from Abdelazer
Henry Purcell – Chaconne in G minor
François Couperin – Troisième
François Couperin-La Sultane
Jean-Philippe Rameau – suite in G minor
Jean-Philippe Rameau – Zaïs Overture
Jean Philippe Rameau- Les Indes Galantes
Georg Philipp Telemann- Concerto in E major
Georg Philipp Telemann – Concerto for 4 Violins in D Major
Georg Philipp Telemann-Suite in A minor
Domenico Scarlatti – Sonata in F minor, K466
Domenico Scarlatti – Piano Sonate in F minor, L.118
Domenico Scarlatti – Fandango
Domenico Scarlatti – Sonata in D minor, K141
Antonio Vivaldi – Four Seasons
Antonio Vivaldi – La Stravaganza
Antonio Vivaldi-Cantate “Cessate, omai cessate”
Antonio Vivaldi – Storm
Antonio Vivaldi – Siciliano
Antonio Vivaldi – Juditha Triumphans
Johann Sebastian Bach – Air
Johann Sebastian Bach – Luo Ni, G Minor
Johann Sebastian Bach – Adagio
Johann Sebastian Bach – St. Matthew Passion, BWV 244
Johann Sebastian Bach – Toccata and Fugue in D minor BWV 565
George Frederic Handel – Sarabande
George Frideric Handel – Water Music
Georg Friedrich Handel – Oratorio – Messiah, HWV 56
George Frideric Handel – Largo
George Frideric Handel – The Arrival of the Queen of Sheba
George Frideric Handel – Rinaldo – Lascia Ch’io Pianga
Christoph Willibald Gluck – Dance of the Blessed Spirtis
Christoph Willibald Gluck – Symphony in G major
Christoph Willibald Gluck – Orphee et Eurydice
Christoph Willibald Gluck – Paride ed Elena
KAYNAKÇA
-FERİDUNOĞLU Z. LALE, İZ BIRAKAN BESTECİLER, İNKLAP YAY., İSTANBUL, 2005.
-KOLİN A HİSTOİRE DE LA MUSİQUE, TOME, I,II,III,IV LİBRAİRE ARMAND COLİN, PARİS, 1955.
-KENNEDY MİCHAEL, OXFORD CONCİSE DİCTİONALY OF MUSİC, OXFORD UNİVERSTY, PREES, OXFORD, 1996.
-SÖZEN VURAL MÜZİK ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK, REMZİ YAY, İSTANBUL, 1996.
-YENER FARUK, KÜÇÜK BATI MÜZİĞİ ANSİKLOPEDİSİ, ORKESTRA YAY, İSTANBUL, 1966.
-İHSANOĞLU EVİN, ZAMAN İÇİNDE MÜZİK, YKY, İSTANBUL, 1994.
-PAMİR LEYLA, MÜZİKTE GENİŞ SOLUKLA, ADA YAY. İSTANBUL, 1989.
-GAZİMİHAL MAHMUT R. MUSİKİ SÖZLÜĞÜ, MEB YAY., İSTANBUL, 1961.
-SELANİK CAVİDAN, MÜZİK SANATININ TARİHSEL SERÜVENİ, DORUK YAY., ANKARA, 1990.
-SAY AHMET, MÜZİK TARİHİ, MÜZİK ANSİKLOPEDİSİ YAY., ANKARA, 1994.
-KOLEKTİF, KLASİK MÜZİK KOLEKSİYONU, BOYUT YAY., İSTANBUL, 1995-2002.
-AYDINTAN Z., EGÜZ S., ÇOK SESLİ MÜZİK EĞİTİMİ LİSE I,II,III, MEB. 1965.
-KOLEKTİF, “BACH” KLASİK MÜZİK SERİSİ, MORFA KÜLTÜR YAY., İSTANBUL, 1999.