Prehistorik Teknoloji

İnsanlık tarihinde bilinen en eski ve en uzun dönem olan Paleolitik dönemde, insanoğlu güç koşullar altında yaşamaktaydı. Elinde olan mevcut malzemesi ise sadece yontulmuş taştan ibaretti. Zaman geçtikçe birtakım gözlemlerde bulunarak elindeki taşa çeşitli şekiller vermeye çalıştı.
MÖ.7.bin yıla tarihlenen taş aletler, belirli şekilleri ve sınırlı bir teknolojiyi yansıtmaktaydı. Mermi şekilli çekirdekler ve mikrolitler yoktu; bunların yerini ana alet tipi olarak büyük dilgiler almaktaydı.


İnsanoğlu ateşin keşfinden sonra ise doğaya egemen olmaya başladı. Çevresini inceleyerek; vahşi doğadaki hayvan ve bitkilerin varlığı, yapıları ve özellikleri gibi birtakım bilgilere ulaştı. Bu bilgiler üzerinde düşünmeye başladıkça düşüncelerini başkalarına aktarmaya çalıştı.
Avlandığı hayvanların derisinden giysi, kemiğinden alet yaparak ilk teknolojik girişimlere adım atmış oldu. Tendonları ve bağırsakları, araç-gereçlerin ve silahların saplarının bağlanmasında, boynuzlarından ise savurgaç, delikli sopalar vb. yapımında yararlandı. Aynı zamanda da bu hayvanların etiyle de beslendi.
En eski seviyelerde bulunan kare kesitli uçları da içinde barındıran kemikten yapılmış aletler mevcuttu. Üçağızlı Mağarası’nda bulunan işlenmiş deniz kabuklarının kişisel süs ve takı yapımında kullanıldığı söylenebilir. Bunun yanı sıra; Can Hasan III’ün delici, spatül, iğne, mablak ve boncukları içeren kemik buluntuları gelişen bir yapım geleneğini de ortaya koymaktaydı.
“Alt ve Orta Paleolitik ile dilgi teknolojisinin yerini mikrolitlerin aldığı sonraki Epi-Paleolitiğe diğer bir deyişle Üst Paleolitiğin sonlarına ait buluntu yerleri daha iyi bilinirken bu döneme ait olduğu düşünülen buluntu yeri oldukça azdır.”
Orta Paleolitik Çağ’da kullanılan araç gereçler yongadan başlayarak yontma taştan üretildi. Üst Paleolitik Çağ’da yeni bir teknolojik aşama ortaya çıktı. Modern insanların araç-gereçleri yontma taştan büyük ve küçük dilgilerdi. Bu dilgiler çeşitli araç-gereçlerin desteği oldu. Bununla beraber kemik araç-gereçler de gelişti.

Yakındoğu’nun ilk maden nesneleri olan, etkileyici doğal bakır buluntular göz ardı edilmemelidir (Maddin vd. 1991; Yener 2000).
Maden işleme etkinliklerinin süreğen oluşunu gösteren sayısal çokluktan ziyade, bu buluntuları önemli kılan soğuk dövmeden taş teknolojisinin en eski dönemlerine kadar olan gelişmeleri ortaya koymalarıdır. İğne, bız ya da kanca olarak şekillendirilmiş bakır aletler ile bakır boncuklar ve yüzükler, ilk Izgara Planlı Yapılar Evresi’nin son dönemlerinde meydana gelmiştir. Bakır nesnelerin çoğu doğal olarak bulunan bakır yumrularından dövülmüştür; bazılarının tavlandığı ve sertleştirildiği görülmektedir. Bunun öncesinde, Yuvarlak Planlı Yapılar Evresi’ne ait dolgularda küçük boncuklar olarak işlenmiş malahit parçaları da ele geçirilmiştir.

Çayönü’ndeki maden işçiliğinin bu erken gelişimi, yerleşim yerine 20 km mesafede bulunan Ergani Maden’indeki zengin bakır yataklarıyla ilintilidir.
Teknolojiyle birlikte yabancı hammaddelerden yapılmış aletlerin nicelik olarak fazlalığı ustaların becerilerini arttırmış ve aletlerin belirli şartlarda yoğunlaşması, gerektiğinde yeni alet yapılabilmesi için işlenmemiş taşların ocakların yakınına gömülüp gizli bir şekilde saklanması, uzmanlaşmış bir yapım geleneğini yansıtmaktadır. Bu teknik onların hammadde elde etme ağını genişletmiştir.


KAYNAKÇA
Sagona,Antono, Zımansky,Paul. “Arkeolojik Veriler Işığında: Türkiye’nin En Eski Kültürleri”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2015.
Junior Larousse Temel Bilgi Ansiklopedisi, Milliyet, C:1, 1993-1994.
Total
1
Shares
1 yorum
Bir cevap yazın