Kübizme Giden Yolun Mihenk Taşı: Paul Cezanne

19. yüzyılın Fransız ressamlarından Paul Cezanne’ın, çağının ilerisinde sanat anlayışının, ilerleyen yüzyıllarda Kübizm’in babası olması sürecinde sanatını ve eserlerini sizler için derledik.

Otoportre (1873/6)

19 Ocak 1839 tarihinde Fransa’nın, Aix-en-Provence muhitinde doğan Cezanne’ın babası şapka ticaretinden kazandığı parayla Aix’te kendi bankasını kuran bölgenin zenginlerinden biriydi.

Paul Cezanne 13 yaşına geldiğinde yaşadıkları bölgede bir yatılı okula gönderildi ve burada 19. yüzyıl edebiyatına romanlarıyla damga vuran Emile Zola ile arkadaş oldu. Bu arkadaşlık uzun süre devam edecek ve her ikisinin de sanatında kendini gösterecektir.

Paul Alexis, Emile Zola’ya Kitap Okuyor (1869)

İlerleyen zamanlarda babasının ısrarıyla Aix Üniversitesi’nde hukuk okumaya razı olur. Fakat, yakın arkadaşı Zola’nın da Paris’e yerleşmesinin ardından oradaki sanat ortamının içinde olmak isteyen Cezanne, babasını ikna eder ve 1862’de Paris’e gider.

Sanatçının Babası (1866)

Louvre Müzesi’nde saatlerini ustaların eserlerini izleyerek geçiren Cezanne’ın görsel hafızası bu anlamda oldukça gelişir. Usta sanatçılardan etkilenerek yaptığı eserlerde neredeyse kusursuz taklit yeteneği dikkat çeker.

Bu dönem ilham kaynağı Eugene Delacroix’dır. Romantik sanatın etkisi altında kalan Cezanne, Paris’te ressam Camille Pissarro ile yakın arkadaş olur. Pissarro, onun Manet, Monet ve Renoir gibi ressamlarla tanışmasını sağlar.

Pisarro (sağda) & Cezanne (ortada)

Fakat Cezanne kendini oraya ait hissedemez, burada geçen zamanının boşa olduğunu düşünür ve kısa süreliğine babasının işlerine bakmak amacıyla Aix’e geri döner. Kısa bir süre sonra daha kararlı bir tutumla ve babasının maddi desteğiyle bir daha Paris’e geri gelir.

Bu dönemde Pisarro, onu açık havada resim yapmaya ikna eder. Artık Cezanne çalışmalarını açık havada yapmaktadır. Empresyonist sanatçıların uyguladığı bu yöntemi eserlerini yaparken kullanıyor olsa da Cezanne, empresyonist bir sanatçı olduğunu sanat hayatı boyunca reddeder, ki Cezanne’ın sanat anlayışı empresyonist ressamlardan hayli uzaktır.

Öyle ki Cezanne çağdaşlarının aksine Paris’te zaman geçirmekten  çok uzaklarda genelde Aix’te ve kırsal alanlarda zaman geçirmekten ve buralarda resim yapmaktan zevk almaktaydı. Aynı zamanda Cezanne kendi tarzını geliştirdikçe artan şöhretle karşılaşmaktaydı.

Geçit (1870)

Aix’e giderken açık havada yaptığı eserlerden biri olan ‘Geçit’ tablosunda kırların görünümü neredeyse sanatçının son dönemine kadar değişikliğe uğramadan sanatına yansıyacaktır.

1869 yılında sanatçıya modellik yapan sonrasında da metresi olacak olan Hortense Fiquet ile tanışır. Çiftin 4 Ocak 1872 tarihinde Paul Cezanne adını verdikleri bir oğulları doğar. İleride oğlu, Cezanne’ın danışmanı olacaktır.

Sanatçının Oğlu (1833/5)

Paul Cezanne’ın gizli bir ilişkisi ve bu ilişkiden bir oğlu olduğunu öğrenen babası, parasını keser ve Cezanne artık arkadaşlarının desteğine muhtaç hale gelir.

Takvimler 1886’yı gösterdiğinde sanatçının çocukluğundan beri arkadaşı olan ‘Nana’ ve ‘Germinal’ romanları dönem algısından dolayı skandal olarak nitelendirilen Emile Zola onu gücendirecek bir roman yazar. ‘L’Oeuvre’ adlı romanda başarısız bir ressamı konu alır ve burada Cezanne’dan esinlendiğini Zola’da reddetmemektedir. Bu roman aralarını açar ve arkadaşlıkları artık sonlanmıştır.

Edouard Manet – Olympia (1863)

Empresyonizm’in en önemli temsilcilerinden biri olarak karşımıza çıkan Edouard Manet‘nin döneme damga vuran eserlerinden ‘Olympia’ nın en temel özelliği; şimdiye değin görülen tüm çıplak sahnelerde, çıplak figüre dayatılan kutsal kavramının burada sıradan bir kadına yükleniyor olmasıdır. Hatta burada model olarak kullanılan kadın bir hayat kadınıdır. Aynı zamanda kadının izleyiciye bakıyor olması da onu dönemin sanat anlayışının ötesine taşımıştır.

Paul Cezanne – Çağdaş Olympia (1873)

Cezanne ise ‘Olympia’dan 10 sene sonra Manet’ye saygı göstergesi olarak, empresyonizmden sıyrılmış ve kendi sanat anlayışıyla ‘Çağdaş Olympia’ yı yapar. 1874’te bu eserin Salon Sergisi’nde yer almasıyla skandal yaratır. Eleştirmenler bu eser için yorumlarını şu şekilde dile getirirler; ‘ Pazar günü halk bir bağımlı için esrar cenneti gibi olan gökyüzünün altında fantastik bir figür gördü. Böylesine pembe ve çıplak bir ten, en cüretkar olan insanların bile nefeslerini kesti. Bay Cezanne, sanki içki komasına girmişken, resim yapan bir deli izlenimi vermekte.’

Mont Sainte-Victoire (1880)

Cezanne’ın en ünlü olduğu manzara resimlerinden adeta onun için bir dizin haline gelmiş ‘Mont Sainte-Victoire’ manzaralarıdır. Bu eserleri verirken Cezanne sürekli değişik ışık değerlerinde burayı betimler, fakat bunu yapmasındaki amaç güçlü bir altyapı yaratmaktı. Bu manzaralar zaman içinde gitgide soyut hale geleceklerdir.

Kaplar, Sepet ve Meyve (1888/90)

Meyve ve etrafındaki kapların basit şekilleri zamanla Cezanne’a ilgi çekici gelmeye başlar, bu durum aslında her birinin temelinde kare, silindir, küp gibi şekillerden oluşuyor olmasıydı. Sanatçı natürmortlarında, gölgelerin değişkenliğini figürler üzerinden göstermekteydi.

Kağıt Oynayanlar (1890/95)

Cezanne’ın en önemli eserlerinden biri olan ‘Kağıt Oynayanlar’ın birbirinden farklı beş versiyonu vardır. Bu temayı defalarca kullanan sanatçı her birinde yeni yönlerini keşfetmiştir. Burada koyu renkler kullanıyor olması, işçilerinin yaşadığı sıkıntıların kasvetli havasının bir sonucu niteliğindedir.

Yıkananlar (1875/77)

Paul Cezanne bu yıllarda en sevdiği temaya döner; manzarada figürler… Böylece ‘Yıkananlar’ ortaya çıkar. Bu temada pek çok eser verecek olan sanatçı erotizmi çağrıştırmamak amacıyla yıkanan kadın figürlerinin arasında erkek figür kullanmamaktaydı. Burada aynı zamanda sembolik ifadeler kullanan Cezanne uyuyan köpek ile ‘sadakati’ ve dağılan meyveler ile ‘masumiyetin yitirilişini’ ifade etmektedir.

Büyük Boy Yıkananlar (1898/1905)

Cezanne’ın yaptığı en büyük tablo olarak karşımıza çıkan 1898 – 1905 yıllarına ait yedi yılda yapmış olduğu ‘Büyük Boy Yıkananlar’ eserinde diğerlerinden farklı olarak merkezde arka planda bir erkek figürü karşımıza çıkar. Eleştirmenlerce bu aslen sanatçının kendisidir.

Büyük Boy Yıkananlar (1900/5)

Yıkananlar temasında tabloları, fırça darbesi açısından bakıldığında hızlı olarak yapılmış gibi görünse de Cezanne bu eserleri yapmak için senelerini vermiştir.

22 Ekim 1906 tarihinde açık havada resim yapan sanatçı fırtınalı, soğuk havadan dolayı zatürre olur ve bu tarihten bir hafta sonra hayata gözlerini yumar. Ölümünden bir sene sonra Paris Autumn Salon’da 56 eserini kapsayan büyük bir retrospektif koleksiyonu sergilenir.

Yakınları tarafından kaba ve öfkeli görünümüne karşılık, kibar ve nazik olarak nitelendirilen Cezanne, 20. yüzyılda Kübizm ve modern sanatın oluşumunun temeli olarak kabul görür.

Öyle ki Kübizm’in en önemli sanatçısı olan Pablo Picasso, Cezanne için şu sözleri kullanır; ‘benim tek ve eşsiz ustam… Cezanne hepimizin babası gibiydi.’

Total
1
Shares
Bir cevap yazın

Benzer İçerikler