Antik Çağ’da Turizm

Etimolojik olarak turizm kelimesinin kökeni incelendiğinde, Geç Hint Avrupa dillerinde bulunan “terə” kelimesinden türediği görülmektedir. Grekçe’ de “tornos”, Latince’ de “tornus”, dairesel hareket yapan çark kullanımı ile ilişkili olarak “dönmek” anlamında kullanılmıştır. İngilizce’ ye “turn” olarak geçmiş ve 15. yüzyılda yol veya nehir gibi doğal oluşumların dönüş noktalarını (kıvrımlarını) ifade etmek için kullanılmıştır.Grekçe’ de “-istes”, Latince’ de “-ista”, İngilizce’ de ise “-ist” eki ile günümüzdeki yapısına ulaşmıştır.

İnsanlık tarihinde turizm faaliyetlerine dair en eski izler, Yunan ve Roma uygarlıklarının da içinde olduğu Akdeniz kültür havzası içerisinde yer almaktadır. Mısır’da bulunan bu izler, mezar ve tapınakları ziyaret edenlerin bu yapıların duvarlarına yazdıkları yazılardır ve tarihleri M.Ö. 1500’e kadar uzanır. Yeni Krallık Dönemi’nde (M.Ö. 1600-M.Ö. 1200) görülmeye başlanan bu yazılar, ünlü Gize piramitleri gibi o dönemde yaşları bini geçmiş olan anıtları görmek için gelenler tarafından yazılmıştır. Bu duvar yazılarından birisi Zoser Piramidi’nde yer almaktadır ve ziyaretin amacını gösterir şekilde başlamaktadır:
“Yazman Ahmose, İptah’ın oğlu, Zoser’in tapınağını görmeye geldi…..”

Giza Piramitleri

 

Zoser Piramidi

Tarihi önemi olan tapınakları görüp, buralarda bir iz bırakma geleneğinin Yunan ve Roma çağlarında da devam ettiği görülür. Özellikle Yunanistan, Anadolu ve Mısır’daki önemli anıtlarda görülen duvar yazıları Mısır’da olduğu gibi Antik Çağ için de turizm olgusuna kanıt oluştururlar. Bununla birlikte bu dönemde turizmin varlığına dair esas kanıtlar duvar yazılarından ziyade edebi eserlerdir. Bu eserler bize insanların tapınakları sadece görmek için değil, festivaller, ayinler ve sağlıkla ilgili nedenlerle de ziyaret ettiklerini göstermektedirler. Örneğin Herodot (M.Ö. 484-M.Ö. 425), M.Ö. 5.yy’da Mısır’da yapılan festivallerle tanık olmuş ve Historia isimli eserinde onlarla ilgili bilgiler vermiştir . Herodot tarihin babası olarak anılmaktadır ancak eseri sadece tarihi olaylardan bahsetmez; yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere gezdiği yerleri ve oralarda gördüklerini de anlatmıştır. Böylece ilk tarih yazarı olmakla birlikte aslında ilk gezi yazarı da olmuştur. M.S. 2.yy’ın sonlarında yaşamış olan Yunan gezgin Pausanias’ın 10 ciltlik eseri Periegesis tes Hellados (Yunanistan’ın Tasviri) bir diğer önemli örnektir. Pausanias’ın eseri bir tur rehberi niteliğinde olup özellikle dini merkezleri tanıtmaktadır ve buralara seyahat edecek hacılar için değerli bilgiler vermektedir. Bu eserler ve yazarların gezdikleri destinasyonlar, elitlerin arasında popüler olmuş ve insanları bu yerleri görmeye yöneltmiştir.

Antik Çağ’a ait bir gezi rehberinde çeşitli festivallerden bahsedilmesi doğaldır çünkü bu dönemde seyahat edenlerin önemli bir bölümünü festival katılımcıları oluşturmaktadır. Festivaller içerdikleri etkinlikler ve çeşitli mekânları görme fırsatları ile insanları akın akın kendilerine çekmişlerdir. Bunlar arasında günümüzde de varlığını devam ettiren, dünyanın en büyük organizasyonlarından olan ve tanrılar adına düzenlenen Olimpiyat Oyunları ilk sırada gelmektedir. M.Ö. 776’dan itibaren dört yılda bir yapılan bu etkinlikte kent devletlerinin atletleri tanrı Zeus adına bir araya gelip yarışmışlardır. Pythian Oyunları, Isthmian Oyunları ve Nemean Oyunlarının her biri de tapınım ve kurban törenlerini kapsayan, ziyaretçilerinin eğlenmesi için gösteriler, eğlenceler ve törenlerin düzenlendiği, çok geniş kitlelere hitap eden turizm faaliyetleri olmuşlardır .Şehirler devletleri bu festivaller gibi popüler olan birçok festivali düzenlemişler ve özellikle Roma döneminde, halkın sevgisini kazanıp yaygınlaşmasıyla birlikte yönetim tarafından sıkça kullanılan bir propaganda aracına dönüşmüşlerdir.

Sağlık nedeniyle yolculuk etmek ve ziyarette bulunmak Antik Çağ’ın bir diğer önemli turizm etkinliği olmuştur. Özellikle tıbbın tanrısı Asklepios’un tapınakları mucizevi iyileşme hikayeleriyle dertlerine çare arayan insanları kendilerine çekmişler ve başta tıbbi bakım olmak üzere verdikleri çeşitli hizmetlerle tedavi ve rehabilitasyon merkezi halini almışlardır. Bu merkezlere dışarıdan gelen çok sayıda hasta ve onların akrabaları ya da hizmetlileri bu tapınakların bulunduğu yerlerin ticari açıdan gelişmesini sağlamışlardır.

Romalılar ünlü tapınakları, Mısır’ın anıtlarını, Olimpiyat oyunlarını, yazlıkları ve sağlık tesislerini ziyaret etmişler, festival ve törenlere katılmışlardır. Rehber kitaplar ve rehberler kullanmışlar, gittikleri yerlere duvar yazıları yazmışlar ve hediyelik eşyalar almışlardır. Rehber kitapların o zamanlar sayısı çok iken günümüze yalnızca biri ulaşmıştır. Bu rehber yukarıda da bahsettiğimiz, Pausanias tarafından yazılmış olandır ve turizm tarihinde çok önemli bir kilometre taşıdır. Romalılar aynı zamanda Hedonistik turizmin öncüleri konumundadırlar.

Afrodit heykeli

Roma turizminin altın çağı olan Augustus döneminde (M.Ö. 44-M.S. 69), İtalya’dan başlayıp, Yunanistan, Anadolu, Mısır kıyılarını deniz yoluyla gezmek imparatorluk çevresinde yaygınlaşır. “Augustus’un Roma Turu”nu gerçekleştirenler için, Anadolu’nun özellikle Ege Bölgesi’nin, önemli turizm merkezlerine sahip olduğu görülür. Romalılar Antik Çağ’ın ünlü heykeltıraşı Praxiteles’in eseri olan Afrodit heykelini görmek için Kinidos’u, Apollon kehanet merkezleri için Kolophon ve Dydima’yı, Artemis tapınağının haklı ününden dolayı Ephesus’u ziyaret etmişlerdir.

Antik Çağ’ın rehber kitaplarında listelenmiş olmalarına rağmen henüz bu yapılara yönelik arkeolojik çalışma gerçekleştirilmemiştir. Bununla birlikte bir yüzey araştırması sırasında tespit edilen Tlos Antik Kenti yakınlarındaki bir yapı topluluğu kalıntısının bir mansion olma ihtimali belirtilmiştir. Ionia’ da bulunan Didyma antik kenti bu şehirlere güzel bir örnek teşkil etmektedir.  Antik Çağ’ın önemli ikinci kehanet merkezi konumundadır. En büyüğü ve Yunanistan’daki Deplhi kentinde bulunan Apollon tapınağı Yunanistan’a hizmet verirken, Anadolu’da bulunan Didyma Apollon tapınağı da Anadolu’daki şehir devletlerinin başvurduğu bir kehanet merkezidir.

Delphi

 

Efes (Ephesus)

 

Didim (Didyma)

Modern bilimlerin olmadığı bir çağda; önemli bir karar almadan önce, doğum ve ölüm gibi konularda, politik ve siyasi girişimlerde ve hatta askeri stratejileri belirlerken bile insanların tapınaklara başvurarak kehanetler istedikleri bilinmektedir. Bu nedenle her şehirde bulunmayan fakat herkes için önemli olan bu kehanet merkezleri insanları kendine çekmiş, bugün artık var olmayan bir çekicilik yaratmıştır. Bu çekicilik, sistemli bir takım etkinliklere dönüşerek festivallerin doğmasında da etkili olmuştur. Antik Çağ’da Anadolu’da turizm etkinliklerinin varlığı gerek tarihi kaynaklarda yer alan bilgilerle, gerekse arkeolojik çalışmaların sonuçlarıyla belgelenmiştir. Her ne kadar gelişmiş bir turizm kavramından ve işletmeciliğinden söz edilemese de günümüzde insanları turizm davranışına iten nedenlerin o dönemde de var olduğu açıktır. İnsanlar çeşitli nedenlerle çağlar boyunca seyahat etmiş ve gittikleri yerlerde konaklama ihtiyacı duymuşlardır. Elde edilen; mil taşı, yazıt ve harita gibi verilerden yola çıkarak Anadolu’ nun Antik Çağ’ da önemli bir geçiş noktası olduğu gözlenmektedir. Uzun yol ağının kurulması; bütüncül bir siyasi coğrafya, aynı para birimini kullanan ekonomik yapı ve güvenlik gibi avantajlar, Anadolu’nun, seyahat ve konaklama tarihi konularında önemli bir çalışma alanı olarak ele alınmasına yol açmaktadır.

Kaynaklar:
Vikipedi ve II. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi,Antik Çağ’da Anadolu’da Turizm

Total
108
Shares
Bir cevap yazın

Benzer İçerikler